Hayatımdaki Kahraman Benim: Travma

Güvenlik hissimizin tehdit altında olduğu her durumda zihin ve beden bu tehdide karşı reaksiyon gösterir. Hazırlıksız olduğumuz, hiç beklemediğimiz bir anda ortaya çıkan böylesi durumlarda zihnimiz bizi korumak adına en uygun kaynaklara başvurur. Bedenimiz de bu sırada çeşitli reaksiyonlar yelpazesinden birini deneyimler – donar, gerilir, büzülür ya da heyecanlanır vb.

Ancak bazen bu ani tehdide karşı zihnimizin devreye soktuğu savunma mekanizmaları ya yetersiz kalır ya da zihin ve beden arasındaki korelasyon bozularak; zihin koruma modundan çıkmasına rağmen bedenimiz reaksiyon deneyiminin etkisi altında kalır. Bu her iki durumda da travma oluşur ve bazen etkileri zihnimize ve/veya bedenimize yerleşerek bizi travmatize eder.

Bizde travma yaratan bu durumların muhteviyatı ve şiddeti

ister küçük olsun ister büyük olsun – çocukluğumuzda bizi aniden korkutan bir olaydan, sevdiğimiz birinin bizi derinden üzmesine, bir trafik kazasından doğal afet, taciz gibi uç durumlara varan geniş bir spectrumdan bahsediyoruz – yaşanan travma sadece olayın içeriğinde değil, ayrıca onu yaşayan kişinin de sinir sistemindedir.

Bizde travma yaratan bu durumların muhteviyatı ve şiddeti ister küçük olsun ister büyük olsun – çocukluğumuzda bizi aniden korkutan bir olaydan, sevdiğimiz birinin bizi derinden üzmesine, bir trafik kazasından doğal afet, taciz gibi uç durumlara varan geniş bir spectrumdan bahsediyoruz – yaşanan travma sadece olayın içeriğinde değil, ayrıca onu yaşayan kişinin de sinir sistemindedir.

Bu yüzden zihinle bedeni birbirinden ayrı değerlendirdiğimiz, yalnızca psikolojik unsurları göz önüne alıp, fizyolojik etkileri göz ardı ettiğimiz bir senaryoyla travmayı anlamamız pek mümkün olmaz. Ve genellikle süregiden taciz veya ihmal gibi olayları bir kenara bırakırsak ‘tek olaylı’ travmalar, psikolojik değil, fizyolojik süreçleri harekete geçirir. Bunun sebebi, tehlikeyi otomatik algılayan ve düşünmeden, içgüdüsel olarak tepki veren “Sürüngen Beyin” olarak adlandırdığımız 280 milyar yıllık evrimimizden kalma beynin kadim mirasıdır. Bu miras sayesinde zihin, tehdide karşı oluşacak duygusal tepkiden, hafızanın netliğinden ya da yaşanan travmanın gerçekten yaşandığını hissetmekten bizi korumuş olur. Çünkü beynimizin ana misyonu bizi sürekli hayatta tutmaya çalışmaktır.

Travmanın farkındalığıyla birlikte iyileşmenin başladığı bir süreçten bahsederken, doğru rehberler eşliğinde travmanın dönüştürücü bir etkiye sahip olduğunu gözlemleyebiliriz de. Tam da bu yüzden, eğitmenler olarak bizim için en önemli şey, çoğu danışanımızın travma ile mücadele edebileceğini düşünerek hareket etmektir… Farkındalık uygulamalarının geçmişte veya halihazırda travma yaşayan danışanları hangi düzeyde, nasıl etkileyeceğini kestiremeyebiliriz… Bu gerçek nedeniyle, biz eğitmenler, çalışmalarımızda travmaya duyarlı yaklaşımlar kullanmalıyız… Zira uygun rehberlik olmadan yapılan farkındalık çalışmaları, konu travma olunca, kimi danışanlar için bir destekten çok bir stres kaynağı olabilir….

Bu yolculuğun en başında belki de içinden çıkılmaz bir duygu durumu içinde gibi hissedebiliriz, ancak cesurca ve bilinçli farkındalıkla attığımız adımlar sayesinde hayatımızı en güzel haline dönüştürme şansı bulabileceğiz.

Burada önemli olan şey travmayı yaşayan kişinin aslında ‘yaralanmış’ olmasıdır. Ancak burada iyileşemeyecek bir yaradan bahsetmiyoruz; aksine travmanın meydana geliş şeklini ve travmanın çözülmesinin önündeki engellerin anlaşılmasıyla, bedenimizin ve ruhumuzun aslında iyileşmek için neye ihtiyacı olduğunu öğreniriz.

MetaHuman Eğitimi Başvuru Formu


    Ticari Elektronik İleti Onayı veriyorum.