Hakkımızda

Hakkımızda

Şimdi değilse ne zaman?

Eskiye oranla baş döndürücü bir hıza ulaşan günlük hayat temposu, günümüz insanın bir bir sırtına binen ve adeta onları kamburlaştıran sorunlar, gitgide insanları yalnızlaştıran yaşam biçimleri, tüketimi kamçılayan üretim kapasitesi, iklim krizleri, pandemiler ve tüm bunların sonucu olarak artık bazı noktalarda tıkanmaya başlayan devam etme isteğimiz ve direncimiz.

Bu değişimler artık ışık hızıyla hayatlarımıza girerken, biz faniler ne yazık ki çoğu zaman bu hıza ayak uydurmakta zorlanıyor, hatta çoğu zaman çaresiz hissediyoruz. Bir an durup, bir nefes alıp, kendi iç sesimize bile kulak veremiyoruz. Bu baş döndürücü döngüye bir kapıldık mı, kendimizi tamamen unutup, her cevabı, her ihtiyacı kendimiz dışında her yerde aramaya başlıyoruz. Bu kaotik döngü bizi öyle bir avucunun içine alıyor ki, bir süre sonra bir çemberin içinde, hiçbir yere ulaşmadan ve ulaşma şansı olmadan, aynı kısıtlı alanda dönen duran hamsterlardan bir farkımız kalmıyor.

Bize öğretilen; sorunu tanımla, uygun çözümü bul, hissetmemek adına bir sanrı veya savunma mekanizmasını devreye sok ve yoluna devam et. Fakat çağımızın kaosu içinde artık sorunlarımızı net tanımlayamıyor, bulduğumuz çözümler bizi kısa vadede geçici olarak rahatlatıyor, inançlarımız ve savunma mekanizmalarımız ise bu kadar yükün altında artık işe yaramaz hale geliyor. Hal böyle olunca da, hiç yok olmayan bir panik ve endişe yüküyle yaşayan mutsuz insanlara dönüşüyoruz.

Hepimiz nefes alıyoruz, ama burada asıl soru gerçekten yaşıyor muyuz?

Her şeyde bir denge olduğu gibi aslında bu kadar karamsar bir senaryoda bile dengede kalabilmek bizim elimizde. Siyahın olduğu yerde beyaz, çaresizliğin olduğu yerde umut ve kederin olduğu yerde sevinç her daim vardır.

Şu anda tüm bunlarla mücadele etmeye çalışan veya neye karşı mücadele ettiğini dahi bilmeyen, zorlandığını ve kısıtlandığını hissedenlerden biriyseniz bize kulak verin çünkü size iyi haberlerimiz var. Hissettiğimiz, yaşadığımız tüm içsel sıkıntılar, negatif, kısıtlayıcı duygu ve durumlar aslında bize dayatılanlar ve/veya öğrenilmiş asılsız sanrılarımızdır. Bizi çaresiz hissettiren, kısır bir döngü içinde ilerleyemeden debelenip durduğumuzu düşündüren her ne varsa, onlarla birlikte var olabilmenin bir yolu mevcut. İhtiyacımız olan tek şey bize ezberletilen çaresizliğin ve dayatılan o asla ulaşılamayacak mükemmel hayatların bizi yalnızca uyutan ve hayatla bağlantımızı engeleyen hikayeler olduğunu ve bunların dışında da var olabilmenin mümkün olduğunu fark etmek.

Tabii bu farkındalık aslında korkutucudur da… Dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren öğrendiğimiz, ama aslında bize ait olmayan belirlenmiş doğruları denklemden çıkarınca “geriye ne kalıyor” sorusu, yani koca bir belirsizlik bizi deli gibi korkutuyor. Çünkü bilmediğiniz şeyler, keşfetmediğiniz alanlar sizi, bizi, hepimizi korkutur, ürkütür. Asla yeterli gelemeyecek mükemmel hayatların sahte güvenliğini, gerçek yaşamın belirsiz akışına, yani mutsuz ama bildiğimiz sözde güvenli alanımızı yaşamaya tercih ederiz…

İşte bu paradoks artık bizlere yeni şeyler söylemenin, yeni sorular sormanın zamanının geldiğini hatırlatıyor. Hayatımızı sanki bir tiyatro sahnesinde izlermişçesine objektif bir şekilde gözlemlemek ve “ne”, “neden” ve “keşke”lerle uğraşmak yerine “nasıl”ın peşinden giderek ortaya çıkana kucak açmak gerekiyor.

Hiç merak etmeyin bunu sağlayacak olan donanım her birimizde zaten mevcut…

TalkTubaNa eşliğinde herkes ama istisnasız herkes içinde barındırdığı değişim gücünü dışarı yansıtabilir. Hayatı stres, endişe, korku ve gelecek kaygısıyla kararan ruhlar, doğru öğretiler ve teknikler sayesinde kendini ve gücünü daha yakından tanıyarak, değişip, dönüşebilir.

Daha iyi, daha huzurlu, daha dirençli bir hale dönüşme arzusunu ve bu yolda karşınıza çıkacaklarla yüzleşebilme, yapılması gerekenleri bilgece yerine getirebilme iradesini güçlendirebilmeniz için gitgide yalnızlaştığımız bu sistemde en çok ihtiyacımız olan yargısız bir kabul ve sağlam bir destek. Yalnız olmadığını hissetmek isteyen, anlatacaklarını dinleyecek bir kulağa muhtaç olan, yolculuğunda bir destek arayan herkesin, dilediği sürece yanında TalkTubaNa.

TalkTubaNa herkesin kendi hayatına adapte edebileceği kadar kolay ve etkili yöntemlerle, sürdürülebilir bir değişim yaratmak için var.

TalkTubaNa, kendiniz için özgün ve bütüncül bir hikaye yazmanız için var. Değişim bize dayatılan Instagram’da gördüğümüz “o medimi de yaptım”, “yogamı da ettim”, “şimdi de çayımı mindful yudumluyorum” hikayesi değil.

TalkTubaNa, kendinizi sıkışmış hissettiğiniz kalıpların dışında bir hayatın mümkün olabildiğini göstermek için var.

TalkTubaNa, esnek ve dayanıklı bir ben yaratma keyfini danışanlarıyla paylaşmak için var.

Ben yapabildiysem herkes yapabilir, peki siz bu yolculuğa var mısınız?

Tuba Müftüoğlu

Merhaba ben Tuba Müftüoğlu. Ben de milyonlarca insan gibi yıllarca kendi küçük dünyamın pek başarılı lideriydim. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirip, Amerika’da Uluslararası Hukuk alanında burslu yüksek lisansımı tamamlamış, yurtdışında Marka ve Strateji üzerine on yıldan fazla çokuluslu şirketlerde çalıştıktan sonra ise Türkiye’ye kesin dönüş yaparak bir holdingde üst düzey yönetici olarak çalışmaya başlamıştım. Hedeflerim, amaçlarım, hayallerim vardı; küçük dünyamı büyütecek, refahını arttıracak, Top 10 yaşam biçimleri arasında ilk 5’e sokacaktım.

Yanımda Bayan Mükemmel, Bay Yargıç, Bayan Sabırsız, Minik Ego’dan oluşan işlerinin ehli bakanlar kurulum ile sanrılar ve travmalardan oluşan güçlü savunma mekanizmalarımla dış mihraklara karşı savaşıp, istediğimiz her hedefi ele geçiriyorduk. Mutluyduk, gururluyduk çünkü başarılarımızla tatmin oluyorduk. Arada kayıplarımız oluyordu ama bakanlar kurulum “bu bitince daha iyi olacak”, “bunu elde edersek hiç önemi kalmayacak” diye her seferinde beni ikna edip, rahatlatıyordu.

Bir gün başka bir gezegenden büyülü bir varlık dünyama katıldı. Bu varlık o kadar farklıydı ki bilmediğim bir dili, anlamadığım sistemleri vardı. Savunduğum, önemsediğim, inandığım her şeyi sadece gülümseyen gözleriyle yerle bir ederken, tüm hatalarıma rağmen bana şefkatli minik kollarıyla sarılıyordu. Zamanla bana içinde bulunduğum dünyanın yüzeyselliğini, boşluğunu göstermeye başladı. Bir şeyler yapmalı ve onun için bu dünyayı yaşanabilir kılmalıydım!

Ne yazık ki uzun zamandır ihmal ettiğim dünyamda durumlar pek iç açıcı değildi. Ekonomim gitgide kötülemiş, dış borç hacmim büyümüş, verimliliğim azalmış, enerji rezervlerim suyunu çekmeye ve varlıklarından bile haberdar olmadığım azınlık grupları kendi aralarında savaşmaya başlamıştı. Kısaca genel bütünlüğümde endişe, memnuniyetsizlik ve huzursuzluk kontrolü ele geçirmişti.

Bu enkazı bildiğim yollarla, çözümlerle ayağa kaldıramayacağımı anladığımda ise kendi dünyamla, özümle bağımın epey yıpranmış olduğunu fark ettim. Kendimle olan ilişkime yeniden bir şans vermek adına keşiflere çıkmaya karar verip travma, mindfulness, şefkat, yoga, koçluk gibi pek çok alanda yolculuğuma başladım. Bu yolculuğumda aldığım eğitimler, gerçekleştirdiğim grup çalışmaları beni özüme döndürürken kendimi iyileştiren en önemli şeyin sahip olduğum iç güçlerim olduğunu anlamamdır. Yolculuk devam ediyor. Bu yolda en büyük yardımcılarım ise büyülü varlığım, merakım, heyecanım, değişime olan inancım ve dikkatim. Yeni yeni yol arkadaşları bulmak ise en büyük ümidim.

Referanslar