Şefkat

Şefkat

Yolculuğumuzun En Temel İhtiyacı: Şefkat

Yıllar içinde farkında olmadan dili öğrenme biçimlerimiz, kelimelerin anlamını dolduran toplumsal ve kültürel değerlerimiz ve bir de sosyal adaptasyonumuzun en önemli aktörü beynimizdeki ayna nöronlar sayesinde duygularımızı tanımlamayı ve ifade etmeyi öğrendik. İnsan olma yolculuğumuzun ilk çocukluk anılarına dönüp bakınca, canımız her yandığında anne ve babamızın bizi şefkatle kucakladığı o zamanları siz de hatırladınız mı? Bu öğretiler sayesinde bir zaman sonra canı yanan bir başkasıyla karşılaştığımızda -tıpkı geçmişte olduğu gibi- başkalarını şefkatle kucaklamak bize çok doğal geldi.

Başkalarına karşı sevgi ve şefkatle yaklaşmak doğuştan gelen bir yetenek gibi basitçe gerçekleşirken, konu “ben” olduğunda bildiğimiz her şeyi unutmamızın nedeni sizce ne olabilir? Kendimizi birinci önceliğe koymanın bencillik olarak algılandığı ve haksız, yetersiz ve zayıf gösterdiği yanılgısına ilk ne zaman düştük?

21. yüzyıl yetişkinlerinin hızlı ve doyumsuz dünyasında yaşamımızı, ilişkilerimizi ve hatta hayallerimizi mükemmellik temelli kurmaya alıştırılmamız, kendimize dönüp bakmamızın önünde bir engel olabilir. Mükemmelliğe dair sayısız senaryo üretebileceğimiz bir dünyada siz kendinize neden bu kadar baskı yapıyorsunuz hiç düşündünüz mü? Bir anlığına kendinize hata yapma özgürlüğü tanıdığınız, düşünceleriniz karşısında kendinize nazik ve anlayışla yaklaştığınız bir gerçeklik hayal edin.

Öz şefkatin yüceltilmediği modern dünyada bencillikle itham edilme korkusu, bu pratiği kendimize uygulamayı unutturan nedenlerin en başında olabiliyor. Pek çoğumuz için ise öz şefkat, başarının önündeki bir engel ya da zayıflık göstergesi anlamına gelebilir. Danışanlarımızın sıklıkla paylaştığı aşağıdaki örnekler size de tanıdık geliyor mu?

  • Muhtemelen bana hiçbir faydası dokunmayacak şeylere zaman ve enerji harcamam gerekecek.
  • Başkalarının ihtiyaçlarıyla ilgilenmekten zaten çok yorgunum.
  • Ben şefkat ve merhamet görmeyi hak etmiyorum.
  • Beni başarıya ulaştıran şey, kendimi en sert dille eleştirmemdir. Bundan vazgeçersem, hayatta istediğim yere ulaşamam.
  • Bu hayatta var olabilmek için kendime karşı sert ve güçlü olmak zorundayım. Bunlar beni cesaretsiz birine dönüştürebilir. Böyle bir şey istemiyorum.
  • Kendime şefkat göstermem, çektiğim acıyı ve kederi artırabilir.

Bununla birlikte “ben” dediğimiz öz varlığımızın ihtiyaçlarını hiçe sayarak, gücümüz tükenene kadar başkaları için yaşamanın mükafatlandırılacağı yanılgısıyla yaşamaya devam ediyoruz. Ama şimdi en ufak hatamızda kendimizi merhametsizce eleştirmek yerine, en derinlerde sakladığımız şefkatle tanışıp kendimizi sarıp sarmalama zamanı geldi.

Dalai Lama, şefkati “Kendisinin veya başkasının ıstırabına karşı bir duyarlılık ve acı çeken
kişiyi rahatlatmaya yönelik derin bir bağlılık.” olarak tanımlar. Bu tanıma göre çekilen acıya karşı farkındalığın artmasının yanı sıra bu acıyı hafifletmek için gereken içsel motivasyonun da varlığı gerekir. Paul Gilbert ise şefkatin sadece bir duygudan ibaret olmadığından; kompleks kognitif bir süreç olarak değerlendirilebilecek duygusal ve fiziksel motivasyonu da içinde barındırdığından bahseder.

Genel kavram olarak şefkat; insani alışkanlıklarımız, sanrılarımız ya da güdülerimiz doğrultusunda hareket etmek yerine, kalbimizden gelen bir motivasyon ve duyguyla hareket ettiğimiz bir farkındalık hali olarak tanımlanır. Kişisel hatalarımızla yüzleştiğimizde bizi “Şu an neye ihtiyacım var?” sorusunu sormaya davet eder ve aradığımız yanıtı farkındalıkla, yargılamadan, nezaketle karşımıza çıkarır. Farkındalık, -doğası gereği- olanı olduğu gibi algılamamızı sağlayıp bize “Acıyı hisset!” derken; şefkat, olanla nazik ve anlayışlı bir ilişki kurarak “Yaşadığın acının içinde kendine sarıl!” diye seslenir. Bu sebeple şefkat ve farkındalık, bir bütünün etle tırnak gibi birbirinden ayrılamaz iki parçasıdır.

Şefkatin kabullenici ve hassas olarak betimlenmesinin yanı sıra aslında oldukça güçlü ve aktif bir tarafı da vardır. Toplumsal ön yargılardan, bizi kıskaca almış inanç kalıplarımızdan bir anlığına sıyrılıp, kendinize ne kadar özen gösterdiğinizi sorgulayın ve sevdikleriniz için yüreklice attığınız her şefkatli adımı kendiniz için de atmaktan çekinmeyin. Kendinize anlayışlı ve nazik bir şekilde attığınız her adımda git gide tamamlandığınızı göreceksiniz.

Siz de kendinizi öz şefkatin güvenli kollarına bırakın, unutmayın kalbinizi bu gerçekliğe ne kadar açarsanız hayatınızı o denli şefkatle yaşadığınızı fark edeceksiniz.

MBCL Başvuru Formu


    Ticari Elektronik İleti Onayı veriyorum.