Nöroplastisite

Nöroplastisite

Beynin Esneklikle Buluşması: Nöroplastisite

Beynin keşfedilmeyi bekleyen sırlarla dolu dünyası, teknolojinin de

gelişmesiyle birlikte yavaş yavaş çözümlenmeye başlıyor. Zihinsel ve fiziksel sağlığımızı direkt olarak etkileyen, ruh halimizden günlük hayatımızdaki eylemlerimize kadar birçok değişkende aktif rol oynayan beynimizin gizemli dünyasına doğru birlikte bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?

Beynin keşfedilmeyi bekleyen sırlarla dolu dünyası, teknolojinin de gelişmesiyle birlikte yavaş yavaş çözümlenmeye başlıyor. Zihinsel ve fiziksel sağlığımızı direkt olarak etkileyen, ruh halimizden günlük hayatımızdaki eylemlerimize kadar birçok değişkende aktif rol oynayan beynimizin gizemli dünyasına doğru birlikte bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?

Bir dönem beyin “mükemmel makine” tanımı ile modern dünyaya dönüşümü sağlayan mühendislik harikası makinelerin çalışma prensibiyle eş görülmeye başlandı. Geleneksel bir tümevarım yöntemi kullanılarak makinelerin kendi kendini yenileyemeyen “değişmezlik prensibi” beyin için de geçerli sayıldı ve bilim camiasında sabit bir kanıya varıldı. Elbette ki bu inanışın altında yüzyıllar boyu deneyimlenen vakaların olması yadsınamaz. Beyni hasar gören kişilerin nadiren tam anlamıyla iyileşmesi ve yaşayan bir insanın beyin aktivitelerinin yalnızca mikroskobik düzeyde gözlemlenebilmesi bu deneyimlere örnek gösterilebilir. Aynı şekilde psikolojik tedavi sürecindeyken umulan oranda yol katedemediği düşünülen kişilerin sorunlarıyla değişmez bir beyne derinden “bağlanmış oldukları” öne sürülüyordu. Mükemmel makine benzetmesinde olduğu gibi, bağlanma metaforu da tıpkı bilgisayar donanımlarında olduğu gibi belirli görevleri yerine getirmek amacıyla bağlanmış devrelerin çalışma prensibi üzerinden bilim dünyasında anlam kazandı.

Ancak beynin kendini geliştiremediği, tedavi edilemez olduğu ve hatta bu yolda atılan her adımın yersiz bir çaba olduğu düşüncesine sahip “nörolojik nihilizm” anlayışına artık veda etme zamanı geldi.

Öncelerde asla değişmeyeceği düşünülen beynimizle ilgili ortaya atılan gerçeklerin, 1960’ların sonu ve 70’lerin başında bir grup cesur bilim insanı tarafından gerçekleştirilen nörolojik araştırmalar sonucunda aksi kanıtlandı. Bu araştırmalarla “Nöroplastisite” adı verilen, beynin farklı koşullara uyum sağlama kabiliyetine sahip ve son derece esnek bir yapıda olduğu keşfedildi. Yani beynimizde arızalanan ya da ölen bir hücre olması durumunda, diğer hücreler onun yerini almak için mükemmel bir uyum içinde kendini yenileyebiliyordu. Böylece beynin kendini hem yenileyebildiği hem de esneklik kazanarak davranışlarımızı şekillendirebildiği ortaya atılmış oldu.

21. yüzyılın en olağanüstü keşiflerinden biri olan nöroplastisite devrimiyle;

öğrenme, aşık olma, kültürlerin oluşumu, bağımlılıklar ve hatta psikoterapi karşısında bildiklerimiz tümden değişti.

Yeni bir şey deneyimlediğimiz, hissettiğimiz ya da öğrendiğimiz sırada beynimiz -plastisite yetisi sayesinde- nöronlar arasında yeni bağlantılar kurmaya başlıyor. Bizler de bu deneyimi ne kadar sık tekrarlarsak, bağlantılarını o denli güçlendirmiş oluyoruz.

21. yüzyılın en olağanüstü keşiflerinden biri olan nöroplastisite devrimiyle; öğrenme, aşık olma, kültürlerin oluşumu, bağımlılıklar ve hatta psikoterapi karşısında bildiklerimiz tümden değişti.

Yeni bir şey deneyimlediğimiz, hissettiğimiz ya da öğrendiğimiz sırada beynimiz -plastisite yetisi sayesinde- nöronlar arasında yeni bağlantılar kurmaya başlıyor. Bizler de bu deneyimi ne kadar sık tekrarlarsak, bağlantılarını o denli güçlendirmiş oluyoruz.

Peki öyleyse, daha mutlu ve iyi olmak için beynimizdeki bu bağlantıları nasıl yönlendirebiliriz dersiniz? Yanıt çok basit; yaşamımızda çoğalmasını ve güçlenmesini istediğimiz iyi şeyleri tekrar tekrar deneyimleyerek ve bu deneyimlere ait nöronları bilinçli olarak uyararak. “Birlikte ateşlenen nöronlar, birbirine bağlanır” sözünde olduğu gibi, olumsuz duygu ve deneyimlere odaklandığımız bir senaryoda olumsuzlukların pekişerek karşımıza çıkması artık şaşırtıcı gelmiyor değil mi?

Beynimiz yaşadıklarımızdan ders çıkarma konusunda maalesef ki olumsuz örnekleri daha çok dikkate alıyor. Bu durum bilişsel evrimle, ilk insanların hayatta kalmak için geliştirdiği öğrenme biçiminden bugünümüze miras kalan bir “olumsuzluk önyargısıyla” açıklanır. Diyelim ki gün içinde on farklı şey yaşadınız ve bunlardan yalnızca biri sizin için olumsuz gerçekleşti. Akşam olduğunda aklımızda kalan sizce hangisi olur?

İyilik ve mutluluk halini çoğaltmak isteyenler için çözümü hemen belirtelim. Beynimizde iyilik hali için çalışan nöronlar; esneklik, kararlılık, merhamet, öz şefkat, mutluluk, şükür ve güven gibi içsel güçlerin pekişmesiyle gelişir. Nöronlarımızın kurduğu güçlü bağlar sayesinde ise yaşadığımız stres azalır, kaygı ve depresyon iyileşir, içimizdeki esenlik ve etkinliği artar.

“Deneyime bağlı nöroplastisite” -yani öz yönetimli nöroplastisite- ile öğretinin daha kalıcı olması için ihtiyacımız olan iki unsur, farkındalıkla birlikte dikkatin kontrollü kullanımı ve niyettir. Farkındalık pratikleriyle kendimizi iyi deneyimlere açabilir, yaşadığımız deneyimleri kalıcı hale getirerek içsel kaynaklarımızı güçlendirebiliriz.

Pozitif Nöroplastisite Başvuru Formu


    Ticari Elektronik İleti Onayı veriyorum.